Gaiblerde
bir ses geldi: Bu adam, Gezdirsin boşluğu ense
kökünde! Ve uçtu tepemden birdenbire dam; Gök devrildi,
künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl
kıyamet! Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı! Sonsuzluk,
elinde bir mavi tulbent, Ok çekti yukardan, üstüme
avcı
Ateşten zehrini tattım bu okun, Bir anda kül
etti can elmasımı. Sanki burnum, değdi burnuna
(yok)un, Kustum, öz ağzımdan kafatasımı
Bir bardak
su gibi çalkandı dünya; Söndü istikamet, yıkıldı
boşluk. Al sana hakikat, al sana rüya! İşte akıllılık,
işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir
balyoz, Kapandım yatağa son çare diye. Bir kanlı
şafakta, bana çil horoz, Yepyeni bir dünya etti
hediye
Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor; Mekânı bir
satıh, zamanı vehim. Bütün bir kainat muşamba
dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim.
Nesin sen,
hakikat olsan da çekil! Yetiş körlük, yetiş, takma gözde
cam! Otursun yerine bende her şekil; Vatanım, sevgilim,
dostum ve
hocam!
..................................................... ..................................................... ..................................................... .....................................................
Aylarca
gezindim, yıkık ve şaşkın, Benliğim bir kazan ve aklım
kepçe, Deliler köyünden bir menzil aşkın, Her fikir
içimde bir çift kelepçe.
Niçin küçülüyor eşya
uzakta? Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl? Zamanın raksı ne
bir yuvarlakta? Sonum varmış, onu öğrensem asıl?
Bir
fikir ki sıcak yarad kezzap, Bir fikir ki, beyin zarında
sülük. Selam sana haşmetli azap; Yandıkça gelişen
tılsımlı kütük.
Yalvardım: Gösterin bilmeceme
yol! Ey yedinci gök, esrarını aç! Annemin duası, düş de
perde ol! Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
Uyku,
katillerin bile çeşmesi; Yorgan, Allahsıza kadar
sığınak. Teselli pınarı, sabır memesi; Size şerbet, bana
kum dolu çanak.
Bu mu, rüyalarda içtiğim
cinnet, Sırrını ararken patlayan gülle? Yeşil asmalarda
depreniş, şehvet; Karınca sarayı, kupkuru
kelle...
Akrep nokta nokta ruhumu sokmuş, Mevsimden
mevsime girdim böylece. Gördüm ki, ateş de, cımbız da
yokmuş, Fikir çilesinden büyük
işkence.
................................................... .................................................... .................................................... ....................................................
Evet,
her şey bende bir gizli düğüm; Ne ölüm terleri döktüm,
nelerden! Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, Yetişir
çektiğim mesafelerden!
Ufuk bir tilkidir, kaçak ve
kurnaz; Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık. Her gece
rüyamı yazan sihirbaz, Tutuyor önümde bir mavi
ışık.
Büyücü, büyücü ne bana hıncın? Bu kükürtlü
duman, nedir inimde? Camdan keskin, kıldan ince
kılıcın, Bir zehir kıymak gibi, beynimde.
Lugat, bir
isim ver bana halimden; Herkesin bildiği dilden bir
isim! Eski esvaplarım, tutun elimden; Aynalar söyleyin
bana, ben kimim?
Söyleyin, söyleyin, ben miyim
yoksa, Arzı boynuzunda taşıyan öküz? Belâ mimarının
seçtiği arsa; Hayattan muhacir; eşyadan öksüz?
Ben
ki, toz kanatlı bir kelebeğim, Minicik gövdeme yüklü
Kafdağı, Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim, Dev
sancılarımın budur kaynağı!
Ne yalanlarda var, ne
hakikatta, Gözümü yumdukça gördüğüm nakış. Boşuna
gezmişim, yok tabiatta, İçimdeki kadar iniş ve
çıkış.
............................................... ................................................. ................................................. .................................................
Gece
bir hendeğe düşercesine, Birden kucağına düştüm
gerçeğin. Sanki erdim çetin bilmecesine, Hem geçmiş
zamanın, hem geleceğin.
Açıl susam, açıl! Açıldı
kapı; Atlas sedirinde mavera dede. Yandı sırça saray,
ilahi yapı, Binbir avizeyle uçsuz maddede.
Atomlarda
cümbüş, donanma, şenlik; Ve çevre çevre nur, çevre çevre
nur. İçiçe mimari, içiçe benlik; Bildim seni ey Rab,
bilinmez bilinmez meşhur!
Nizam köpürüyor, med vakti
deniz; Nizam köpürüyor, ta çenemde su. Suda bir gizli
yol, pırıltılı iz; Suda ezel fikri, ebed
duygusu.
Kaçır beni ahenk, al beni birlik; Artık
barınamam gölge varlıkta. Ver cüceye, onun olsun
şairlik, Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.
Öteler
öteler, gayemin malı; Mesafe ekinim, zaman
madenim. Gökte saman yolu benim olmalı; Dipsizlik
gölünde, inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde
diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak. Sen, bütün
dalların birleştiği kök; Biricik meselem, Sonsuza
varmak... |